Evcil dostlar, insanlığın hizmetindeler her zaman. Özellikle kediler ve köpekler.
Ne söylersek anlıyorlar, davranışlarımızdan ruh halimizi algılıyor ve ona göre davranıyorlar. Acımızla hüzünleniyor, sevincimizle mutlu oluyorlar.
• Onlar bizi formda tutarlar. Yürüyüş yapmayı canımız istemese bile onların hatırına her gün düzenli olarak sokağa çıkarız. Böylece özellikle yaşlılarda kan basıncı düzenlenir, sindirim normalleşir ve kabızlık riski azalır.
• Onlar yalnızlığımızı alırlar. Sosyal iletişim kurmamıza, yeni arkadaşlıklar – dostluklar kurmamıza kapı aralarlar.
• Bağışıklık sistemimizi geliştirirler. Onlarla olduğumuz zamanlarda bizleri mutlu kılan hormonların salgılanmasına neden olurlar. Aynı zamanda aşk ve bağlılık hormonları da salgılatırlar. Böylece onlara daha çok bağlanırız. Özellikle çocuklarda alerji ve astım gibi hastalıkların azalmasına yardımcı olurlar.
• Kanserin erken tanısında görev alırlar. Bu amaçla özel olarak yetiştirilen köpekler mevcut. Ancak sözünü ettiğim o değil. Evcil hayvanı tarafından belli bir bölgesi sürekli koklandığı için hekime giden ve ne yazık ki kanser tanısı konan insanların varlığına tanıklık ettim, sizler de etmişsinizdir. Benzer durumlar, diyabet hastaları için de geçerlidir. Kan şekerindeki dalgalanmalar evcil dostlarınca algılanır ve sahiplerini uyarırlar.
• Çağımızın yaygın sorunlarından olan stres ve onunla başa çıkmak için uygulanan birçok yöntem var. Evcil hayvanlarla 10 dakika vakit geçiren çocukların stres düzeyleri belirgin bir şekilde azalıyor. Ayrıca onlara yaşamı öğretiyorlar: Sorumluluğu, paylaşımı, yönetmeyi, empatiyi, hayır diyebilmeyi, hastalığı, mutluluğu ve ölümü.
• Onlarla beraberken kendimizi güvende hissediyoruz.
• Otizm ve öğrenme bozukluğu olan çocuklarımızın öğrenmelerine ve yaşamı kavramalarına yardım ediyorlar.
• 65 yaş üstü insanlar, hayvanla yaşayanlar hayvanla yaşamayanlara oranla %30 daha az doktor ihtiyacı duyarlar. Evlerinde kedi veya köpek olan alzheimer hastalarının daha az anksiyete ve stres belirtisi gösterdiği kanıtlanmıştır. Köpekler, bu hastalarda agresif davranışları da azaltmıştır.
• Evcil hayvan sahibi olanların olmayanlara gör empati, kendine güven, bağımsız karar verebilme becerilerinin daha yüksek olduğu saptanmıştır. Hayvanını besleyen, yıkayan, yürüyüşe çıkaran yaşlının kendi öz bakım gereksinimlerini de bu şekilde anımsadığı görülmüştür.
Bütün bu bilimsel verilerin ışığında şunu söylemeliyim ki huzur evlerindeki yaşlılar ve hastanelerdeki hastalar için evcil hayvanların desteği sağlanmalıdır. Terapilerine “evcil dost dokunuşları” yapılmalıdır.
1919 yılında Florance Nigthingale ilk kez psikiyatri hastaları ile tedavi amaçlı ilişki kurmak için ordu köpeklerini başarıyla kullanmıştır. Evcil hayvanlarla terapinin yaşlılar ve hastalarla kullanılması çağımızın gerçekliği ve gerekliliğidir.
Darısı ülkemizin başına..